penceremden görünmeyen

firambogaz
bir onat kutlar şiiri...

çamağacına

duman renkli ve kocaman bir karganın
kumlu dalgın kanatları ardından
denizin derinliklerine açılan
akdeniz güneşinde çürümüş ahşap
ve kuytu yosunlara çalan teknenin
reçine kokusuyla tanıdığım

çamağacına

bol sisli bir kışın ormanından
karlı gelin telleri taşıyan
gümüşten yapraklarla örtülü
uysal ve uzun boynunu bahçelerin
ve benim toprağıma eğmiş
gülümserken bir eşkiya rüzgarın
söküp uzaklara götürdüğü

çamağacına

bir akşamüstü kayboluşu
penceremin daracık sahnesini
lacivert ve kadife ve kesin
birinci perdesiyle kapayan
günlerimi çok eski bir oyunun
gözgözü görmeyen karanlığında
ortaçağ panayır soytarılarının
küt ve kıvırcık sakallarıyla
durmadan dekor değiştirdikleri
öfkeli aralığında bırakan

çamağacına

şimdi rüzgar geçiyor penceremden
gövdemin kuruyan kavalını
kırmızı türkülerle donatarak
senin ormanından sayısız ağaç
ve düslerimde bembeyaz yıkadığım
teninden coşkun sular geçiyor
kapılıp sürüklenen ırmağa
kıyıların danteline alışkın
ellerim birden ulaşıyor

çamağacına

öperken yapraklarını acıyla kısık
sesli kuşlar bakırlayan yüzünün
bahçesinde yediğim vişnelerinin
kabına sığmaz sevinci ve tutku
yırtarken demirden kuşağını
ağır bir işçi gibi ölümün
beni yaşamanın kavgasına
yarışta bir tay gibi fırlatan

çamağacına

seni bir çok daha görmek için
dallarına basıp yaylandığım
şiiri katıksız dolambaçsız
bir önsöz olsun diye yazdığım
senin adınla karıştırıp
adını yüreğimin canına
kazıdığım ve şimdi bir akşamüstü
penceremden ansızın görünmeyen

çamağacına

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol