the trial

floydian
günaydın sayın solucan yargıç,
adalet ortaya çıkaracaktır ki,
şu anda önünüzde duran tutuklu,
suçüstü yakalanmıştır duygularını açığa vururken.
açığa vururken insan doğasına ait duygularını.
ayıp
bu kadar la kalmıyor.
okul müdürünü çağırın!

her zaman söylemiştim onun adam olmayacağını,
ve sonuç olarak sayın yargıç.
eğer izin verselerdi istediğimi yapmama,
ben onu döve döve adam ederdim.
fakat elimde değildi.
allahın cezaları ve düzenbazlar,
onun cinayeti şüphe uyandırmadan işlemesine izin verdiler.
bırakın onu bugün pataklayayım.

tavan arasındaki çılgın oyuncaklar, ben çılgınım.
bilyelerimi alıp götürmüş olmalılar.

davalının karısını çağırın

seni küçük pislik şimdi boka battın.
umarım fırlatıp atarlar anahtarı.
benimle daha sık konuşmalıydın
fakat hayır, ille kendi bildiğini
okuman gerekiyordu, hiç yıktığın
ev oldu mu son zamanlarda?

yalnızca beş dakika için, sayın solucan yargıç
onu ve beni yalnız bırakın.
bebeğim!
gel annene bebeğim, izin ver seni
kollarıma alayım
saygı değer efendim, hiç istemedim onun
başının belaya girmesini
neden beni terk etmek zorunda kaldı?
sayın solucan yargıç bırakın evine götüreyim onu

çılgın, gökkuşağının üstünde, bir çılgınım ben
pencerelerde parmaklıklar
bir kapı olmalıydı duvarda
içeri girdiğimde
çılgın gökkuşağının üstünde, bir çılgın o

mahkemenin elindeki deliller
tartışma götürmez, hiç gerek yok
jürinin odasına çekilmesine
bunca yıllık yargıçlığım süresince
daha önce hiç duymadım
bundan daha fazla hak edeni
tüm yasaları çiğnemekten dolayı cezalandırmayı
onlara acı çektirme yolun,
zarif karına ve annene,
kusmaya zorluyor beni
fakat dostum açığa vurdun
en derin korkunu
ben de seni mahkum ediyorum
benzerlerinin önünde
duvarı yıkmaya.

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol