bazen

kuru gurultuye terlik atan insan
evet bazen..
aynanın arkasındakinin ben olduğum düşüncesine kapılıp, inanıyorum dediklerine o’ nun. girizgâhını ölüme dair sözcüklerle süsleyen, diğer dünya yerlisi bir kimsesiz varlık o! bana benzer hiç bir yanını bana göstermeyen, benden aykırı ne varsa içinde gizleyen bir cansız.

*

dili var mıdır bir kedinin? çocuğu öldüğünde diyebilir mi ki;
"yavrum.. doyamadım sana, gittin yavrum"!? üzerinden belki bin araba geçmiştir yavrusunun. yaz sıcağında döşeme olmuştur asfalta belki. ama yavrusudur o’ nun.
gider koklar bazen.. bize leş gelen o koku, o’ na mis gelir.

yavuklusunun askerden gelmesini bekler bazen bir genç kız.
ilmeklerinin sonu gelmez tezgah başında. ipekten onbinlerce düğümler de düğümler, bitsin diye el emeği göz nuru halısı. halısı bitince, yavuklusu dönecektir o mis kokusuyla. bir mektup alır, mektupta der ki: "-ey benim kara gözlü, kara kaşlı, kara saçlı nur-u didemim; bir gün olacak, döneceğim. o gün gelene, yüzünü görene, elini tutana kadar bekleyemezsen beni; var bir başkasına. yok, bekleyeceğim dersen; siperdeyim şu an. karşıda birisi var. o bana bakar, ben ona. hangimiz yavukluya gideceğiz belli değil ama, bir mermi bilir(!), kimimizin kuvvetli aşkı daha."

bir öğrenci sorar annesine, okula gitmezden hemen önce;
"-bazen sen geliyo’sun aklıma anne! sen okumadın. oysa ben artık üniversiteyi bitiriyorum. hiç mi için gitmiyo’? -ben niye okumadım diye- hiç mi sormuyo’ sun kendine?" cevap verir annesi: "sen doğunca, ben de doğdum oğul.. sen sokakta oynarken, seyrederdim seni, düşerdin ya topun peşinden koşarken; benim dizim acırdı.. sen ağlardın, ben.. ben ölürdüm oğul! şimdi sen okuyo’sun ya, bitireceksin ya okulunu oğul; ve göreceğim seni, kepini atarken havaya.. ben de tüm hüzünlerimi, tüm meraklarımı ve bütün o omuzlarımda yük taşıdığım ömrümü ataca’m havaya.. geriye almamacasına.”

bazen.. ümitsiz bir yelkenli görürüz lodosa tutulmuş. dümenindeki yaşlı adamı görmeyiz. o’ nun ne badireler atlattığını, bunu da atlatacağını bilmeyiz. yelkenlidir yalnız olan sırf sanki! oysa adamın, karısının öldüğünden beridir karaya ayak basmadığını, tüm yaşamını artık denizde ve denizden geçinerek sürdüreceğini, bütün arkadaşlarını karada bıraktığını, anılarının artık olmadığını görmeyiz. yelkenlidir, o haşmetli duruşuyla tehlikede olan. ve biz(!), gördüklerimizden sadece kendimize pay çıkartmaya çalışan!

*

tüm yaşamını, ölüme dair sözcüklerle geçiren insanlardan olmaktansa; hiç olmamış olmayı istemek daha iyi gelir bazen. ve dört bir yanı bu insanlarla çepeçevre kuşatılmış bir ada olmaktansa; bir dağ olmak, bu bağırtı ovalarının arasında bazen... kim bilir?
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol