uc adedi yanyana geldiginde kisiyi aptal bir beklentiye sokan, ustundeki ince uzun cizgi ile bok gibi kalmaya sebep olan, yine ustundeki yarim ampul ile insanda "ben naptimki?" duygusu uyandiran, yukarida olup altina da bir virgul aldi miydi dadindan yenmeyen, olmadigi zamanlarda diyafram patlamasina yol acmasi olasi bisi.
itu mezunu,taskislada okumus,mimarlik egitimi almis okur-yazar.orhan pamuk herseyden once cok iyi bir arastirmacidir.bazende arakcidir.cunku soylenmemis soz oldugunun hayli hayli farkindadir.yazdigi dogrularla birlikte olabilecek yanlisini once kendi yakalar ve yanlisiyla karsisina cikacaklara bastan antitezler uretir. her kitabinda kendine ve onu analamadigini idda eden okuruna bir elestri vardir.oguz atayi sever ve onu anladigini "ben ah ah vah vah selim isikcilardan degilim" "ben batsin bu dunyacilardanim" sozleriyle ifade eder.ayrintilari sever.hatta ayrintinin hastasidir.karakter isimleri kictan uydruma degil tam tersi ince elenip sik dokunmus calisma urunudur.tarih kitaplarini karistirmayi sever.gerek bireysel tarihin,gerek tarihin romanlarina konu olabilceginin farkindadir.
ustu kapali (anlayan okuyucuya gayet acik) mesajlar verme yetisine sahiptir.
ben bi bok anlamadim diyen okur altyapi yoksunuduro yuzden anlamamistir.orhan pamukun istedigide zaten budur.ortak bir kulturu paylastigi ve bunun farkindaligini yakalayan okuru diger malaklardan ayirmak istemektedir.
sayet yeni hayati anlamak icin tassavuf felsefesinden az da olsa anlamak gerekir.tek boyutlu dusunmemeyi ve ayrintiyi kafada tutmayi ve bundan zevk almayi ogretigi icin gene populer kultur tozu yutmus herseyi unutmaya alisik malaklarca elestirilir.amaci oykuyu anlatmak degil, onu yeniden anlatmaktir.zaten bunu da yineler durur.yeni bir sey soylemedim derken bile bunu alinti cumlesi olarak verir.tarzida alinti olabilir ama bizim olani bizim dilden bize verdigi icin ,cok calistigi ve titiz oldugu icin helal lolsun lafini hak eder.
son olarak;kitaplari daha fazla satsin amerikada da okunsun diye soykirim ayak oyunlari kadar adice bir oyuna kukla olmustur.populerizmi populerizmmin silahiyla vurmayi yanlis ozumsemis kayiplardandir.
ustu kapali (anlayan okuyucuya gayet acik) mesajlar verme yetisine sahiptir.
ben bi bok anlamadim diyen okur altyapi yoksunuduro yuzden anlamamistir.orhan pamukun istedigide zaten budur.ortak bir kulturu paylastigi ve bunun farkindaligini yakalayan okuru diger malaklardan ayirmak istemektedir.
sayet yeni hayati anlamak icin tassavuf felsefesinden az da olsa anlamak gerekir.tek boyutlu dusunmemeyi ve ayrintiyi kafada tutmayi ve bundan zevk almayi ogretigi icin gene populer kultur tozu yutmus herseyi unutmaya alisik malaklarca elestirilir.amaci oykuyu anlatmak degil, onu yeniden anlatmaktir.zaten bunu da yineler durur.yeni bir sey soylemedim derken bile bunu alinti cumlesi olarak verir.tarzida alinti olabilir ama bizim olani bizim dilden bize verdigi icin ,cok calistigi ve titiz oldugu icin helal lolsun lafini hak eder.
son olarak;kitaplari daha fazla satsin amerikada da okunsun diye soykirim ayak oyunlari kadar adice bir oyuna kukla olmustur.populerizmi populerizmmin silahiyla vurmayi yanlis ozumsemis kayiplardandir.
- odtu deki tum hademeler kovuluyomus
- neden yaw?
- hepsi ha diyomus
- neden yaw?
- hepsi ha diyomus
ozel jetinizde dizustu bilgisayarinizdan ircye girerken olusan gecikme
eliyle kusursuz cember cizebildigi soylenen, part time ressam, part time heykeltras, full time deha...
zaman zaman gercekten cok sirin ve cekici gorunmekle beraber inanilmaz derecede cirkin ayak bilekleri vardir. before sunriseda ethan hawkela beraber trenden inip yurudukleri sahnede richard linklater abimizin neden sectigi anlasilamayan planinda bu bilekler acik ve net bir bicimde gozler onune serilmektedir. richardda bu cirkinligin farkina varmis olsa gerek ne before sunrisein geri kalanina ne de before sunsete boylesi bir goruntu koymamistir.
oliver stoneun tarihine altin harflerle yazilacak, ortaya karisik bir iskender olmus filmi. oldukca kapsamli bir yasam hikayesinin tum yonlerini anlatmak isterken yonetmenin tek kelimeyle icinde kayboldugu bir film olmus. savas sahneleri ve goruntulere oldukca para gitmis yerini de bulmus ancak stone ne demek istemis, nereye kosmus, nerden gelmis.. hepsi birbirinden oyle bir kopmus ki filmin ardindan akillarda, iskenderin bakimli ve alimli genc adamlar arasinda goz suzmeleri kaliyor. tabi colin farrellin sari saclari ve saskin bakislariyla basarisi unutulmaz. donemin ustadlarindan aristonun genc, bilgili erkeklerin askindan bahsettigi sahneler ozellikle de doneme atfedilen epikurcu felsefeyi tum gercekligiyle anlatiyor. ayrica hikayenin devaminda olacaklarin da habercisi olarak dikkat cekici.
hikayenin anlaticisi rolundeki anthony hopkins bile kopukluklari dolduramiyor. buyuk iskenderin hayatini az cok bilmeyenler icin kesinlikle anlasilmaz, hani herseyin otesinde, bir belgesel tadi bile veremeyen film stone icin gercekten de bir iskender dugumu olarak kalacakmis. bunu da gorecekmisiz.
hikayenin anlaticisi rolundeki anthony hopkins bile kopukluklari dolduramiyor. buyuk iskenderin hayatini az cok bilmeyenler icin kesinlikle anlasilmaz, hani herseyin otesinde, bir belgesel tadi bile veremeyen film stone icin gercekten de bir iskender dugumu olarak kalacakmis. bunu da gorecekmisiz.
geceyarisi saat 12:00 civarlarinda bir film acilir. film hakkinda pekcok guzel seyler duyulmustur ancak yarim saat sonunda vasatin otesine gecmeyen bir film oldugu anlasilir. bunun uzerine bu soz obegi sarfedilerek afiyetle uyunur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?