fight club

3 /
sunt lacrimae rerum
tekrar tekrar izlenmesi gereken bir filmdir.her seferinde daha çok şeyin farkına varılmaktadır ve en önemlisi filmin sonunda pixies in seslendirdiği where is my mind bu filmle tam olarak örtüşmüştür.daha sonradan placebo nun bu şarkıyı albümlerine koyması ve yorumlaması da ayrıca mutluluk kaynağıdır:)brad pitt ve edward norton un performansları da unutulmamalıdır.
angelus
"sahip olduğun herşey en sonunda gün gelir sana sahip olur, ancak herşeyini kaybettikten sonra herşeyi yapmakta özgür olursun, umudunu kaybetmen özgürlüğündür"
chaos
capitalizmin en önemli simgelerinden olan hollywood sinema endüstrisinin gözbebeklerinden. ilginçtir ki film boyunca capitalizmin armağanı olarak etrafımızı saran iş, para,gereksiz eşyalar, yalnızlık v.s. olgulara ince göndermelerde bulunulmaktadır. bu adamların kendi kuyularını kendileri kazacak kadar aptal olmadıkları aşikar olduğu için her seyredişimde insanların bu düzene karşı gazının alındığı bir film olduğunu düşünürüm. kardeşim ben bu işin kaymağını yerim ama diğer yandan da diğerlerinin kaymağa yiyememekten ötürü duyacağı öfkeyi de alırım filmi. sonuçta filmi izleyen kitlelerin gazı alınmış filmin hedefindeki para babaları ise yine malı götürmüştür. herkes mutlu, sorun yok!
guybrush
ben bu dünyanın etrafında kalabalık oluşturduğu küçük bir merkeziyim

eğer bir tümörüm olsaydı adını marla koyardım

sen uzak ara karşılaştığın en ilginç tek porsiyonluk arkadaşsın

biz kadınlar tarafından büyütülmüş bir neslin erkekleriyiz başka bir kadının aradığımız
şey olduğunu zannetmiyorum

kendini geliştirmek bir masturbasyondur

ana okulundan beri böyle sevişmemiştim

medeniyetin gittiği bu yönde maddi eşyaların önemini red ederim

popona tüy yapıştırmak seni tavuk yapmaz

tanrının senden hoşlanmadığı olasılığını düşünmelisin

sadece herşeyi kaybettikten sonra özgür kalabiliriz
sepulturk
cenk beyin müthiş bir yorum getirdiği filmdir.


türk asıllı antrenör fırat pit kendine vücut yapmış. filimde ilk gözüme çarpan bu oldu. ama iyi filimdi yahu, güzel saykolocik bişi. üstelik kan ve şiddet de var.

olay şu minvalde gelişiyor: başroldeki genç uykusuzluk çekiyor. o yüzden grup terapilerine katılıyor. derken bunların müdavimi oluyor. bir gün anlıyor ki kendisi grup terapisi bağımlısı olmuş. alakası olmayan terapilere gidip kafa yapıyor ve sonra yatıp mışıl mışıl uyuyor. sigortacı olan bu genç iş için yaptığı yolculuk esnasında fırat pit ile tanışıyor. ama aslında öle biri yok. hepsi kafasında oluyor adamın. adam deli yani.

koskoca fırat pit’e bütün film boyunca aslında varolmayan bir karakteri oynatmış olmaları beni üzdü. o kadar da vücut yapmış adam. ama cin gibi olan öbür karakteri canlandırması da olmazdı. beceremezdi. eğer film çekersem kendisine çok kalabalık bir bar rolü oynamasını teklif edeceğim. ingilizce olarak tabi.

bu leziz filmi izlerken bazı teyzeler ve bacılar ay ay ne kanlı gibi laflar ediyorlardı. kan vücudumuzun en sevdiğimiz organlarındandır ve akması normaldir. ayrıca delik kafalar ve oradan akan beyinler hayatın gerçekleridir. sinemada görünce zırlamayalım. zira onlar olması gereken sahneler. eğer gösterilmezse filmin gerçekçiliği bozulur. hem ben kan görmezsem sıkılırım.

10 daküke arada insan şurdakilerle bi kapışsam diye düşünüyor. ordakiler de 4 tane kıro. girsen bir türlü girmesen bir türlü. dayak yiyip seni döven heriflerle can ciğer dost olarak olay yerinden ayrılmak anca filmlerde olur deyip sigaranı içmeye devam ediyorsun maalesef.

mantık hataları yok mu?var değil. sadece eksik bırakılan kısımlar var. bizim gencin kimya bilgisi filmin başında belirtilebilirdi belki, salozlar daha rahat anlasın diye. ama şart değil sonuna doğru olay açıklığa kavuşuyor çünküm.

güzel tırsımların leziz empoze edildiği, fırsatsal rastlantıların kamçısal vurumlarla delik deşik olduğu bir lezazet deposu. gidin. herşeye güzel demem ben öle.
yokpekbii
filmi izlemeye karar verdiğim ilk dakikada çok zeki ve düşünceli bir arkadaşımın(!) ’aslında adam kendisiyle kavga ediyor’ demesiyle benimiçin başlamadan bitmiş olan film.
ejder
ana karakterin yalnızlıktan ve sevgisizliklten güç aldığı film.sonrasında düğümü çözen bir kadın olmuş ve akabinde karakterimiz , tyler durdenı harcamaktan çekinmemiştir.
falcata
sinema dünyasının klasikleri arasına girmiş bir filmdir. kişilik demek tek bir kişi anlamına gelmez. insanda aynı anda farklı kişiler bulunabilir. insan beyni karmaşık bir yapıdır. insan psikolojik bir varlıktır. hem kendisiyle hem de çevresiyle sürekli olarak bir çatışma içinde yaşar. aslında insanın kendiyle ilişki kurması toplumla ilişki kurması kadar zordur. bütün bu karmaşık psikolojik yapının üzerine bir hikaye örmek ve bunu bu kadar güzel bir şekilde yapmak olağanüstü zor bir iş olduğunu düşünüyorum. yönetmen ve oyuncular bütün bu zorluğun altından son derece başarılı bir şekilde kalkmışlar. ortaya böylesine etkileyici bir film çıkmış. bu arada kapitalizme gönderilen oklar yerinde ama yetersizdir, eksiktir, biraz üstün körüdür ama hiç olmamasından iyidir şeklinde geçiştirilebilir.
sain
tyler durdenin filmdeki uçak sahnesinde görüldüğü yere kadar bir çok karede saniyelik bir biçimde görünüp kaybolduğu film.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol