naacal tabletleri

angelus
mu uygarlığı’na ait, günümüzden yaklaşık 15.000 yil önce yazıldıkları ispat edilen taş tabletler.

tabletleri yazan ve uygarlıklarını anlatan rahip naacaller, bir gün bu sonla karşılaşacaklarını ve gelecek kuşaklara bu bilgilerin kalmasını istiyorlardı.

james churcward elli yılı aşkın bir zaman içerisinde tüm dünyayı dolaşarak mu ile ilgili pek çok belge elde etmiştir. tibet bir mabedin başrahibi rishi tarafından kendisine verilen bu tabletler en önemli bilimsel kanıtlardır.

floydian
tabletlerdeki yazılar:

ulu büyük melik’in… ulu hükümdarın, yüce tanrının karada gücü nedir? o melik nebatatı büyütür, gökyüzünün rengini değiştirir... bizi genç bitkilere, taze sürgünlere, yeni filizlere karşı müşfik kılan, bize gök yüzünün çeşitli renklerini seçtiren, yükselen bulutlan gösteren, parlak yıldızlar ile beraber gelen nimetleri, hafif çiyi, serinletici yağmuru gönderen, .güneşi;. ayın ışığını sevdiren büyük melikin, ulu hükümdarın, yüce tanrının kudretini kâinat selâmlasın!... o, arzda insan yaratmış, insanları çoğaltmış, emirlere emir dinleyecekler, emir dinleyeceklere emirler ihsan etmiştir. insanları yaratan, emirlere salâhiyetler sunan, tebaaları itaatli kılan büyük meliki, ulu hükümdarı, yüce tanrıyı kâinat alkışlasın.... büyük melikin, ulu hükümdarın, yüce tanrının denizde gücü nedir? o melik gümüş balıklarını, yılan balıklarını, maymun balıklarını, ıstakozları, derin sularda yüzen iri balıkları, denizdeki diğer çeşit balıkları ve sair şeyleri deniz ile beraber halk etmiştir. bu yüce hâlikı kâinat selâmlasın!... bizi sineklerin, böceklerin, kurtların, diğer haşerelerin zararlarına karşı dayandıran odur. onu, her şeyin halikını, kâinat subhanekeler* ile yücelesin!

not: subhaneke kelimesi tablette ’sübhaneke’ olarak geçmektedir.

mu kıtası sıcak, fakat pek münbit ve mahsuldar, ovalık bir memleket idi. her tarafı güzel çayırlar, meralar, düzlüklerde bitmiş zengin ormanlar süslüyordu. akışları sakin, muntazam, geniş yataklı, seyrüsefere fevkalâde müsait nehirler kenarında kalabalık nüfuslu, büyük, zengin şehirler vardı. dünya cenneti denmeğe lâyık olan bu kıtada hiç yüksek dağ yoktu. dağlar yalnız orada değil, dünyanın başka taraflarında da henüz fazla yükselmemişti. mu ve muluların mevcudiyeti yeryüzünde büyük dağların teşekkülünden evvelki jeolojik zamana, üçüncü arz devrine tesadüf ediyordu. mu ormanlarında ve sularında bu devrin hayvanları yaşıyordu. mu insanları her nevi hayvanı muti bir hale getirmenin yolunu biliyorlardı. koca kıtayı pek düzgün yollar ile kurşuni örümcek ağını örnek tutarak örmüşlerdi. yollar nereden başlar, nerede biter, kestirilemez idi. o kadar mükemmel yapılmışlardı ki, kalıntıları karşısında günümüzün mühendisleri, kaldırım ustaları gözlerine inanamamaktadırlar. main şeklindeki kaldırım taşları yan yana konuvermiş değil, birbirine kopmayacak surette eklenmiştir. ne taraftan bakılsa kenarlar hattı müstakim teşkil eder.

mu kıtası ahalisi, bir hükümetin idaresi altında on kabileden terekküp ediyordu. hükümet reisine mu’nun güneşi: tacı, hükümdarı,,hâkimi, emîri mânasına ra-mu deniyordu. ramu’lar ahaliyi tanrı’nın vahiy ettiği mukaddes yazılar ahkâmına göre idare ediyorlardı. reisler halka karşı vazifesini müdrik, müşfik, halk reislere karşı içten gelen bir istekle hürmetkar idi. emir etsin, yahut emre tâbi olsun bütün mu sakinleri tek allah’a inanıyordu.

kaynak: wikipedi

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol